Nepal, Himalaya Dağları, Everest Ana Kampı

Posted by: Merhaba Kailash Adventure on May 19, 2025

Attığım her adımda, bu büyüleyici gezegenin gerçek bir parçası olduğumu hissettiğim; bana etiketlenen kimliğimi, endişelerimi, korkularımı geride bıraktığım; beynimde dolaşan o sisli bulutları dağıttığım ve kendi özüme yol aldığım bir yolculuktu bu. “Nepal, Himalaya Dağları, Everest Ana Kampı” anılarımı sizlerle paylaşmak istedim.

Tarih: 5 Mart 2019.
Rehberimiz Tunç Fındık ve ekip arkadaşlarımızla birlikte, 5 Mart 2019’da İstanbul Havalimanı’ndan Katmandu’ya yolculuğumuz başladı. Uçuş yaklaşık 7 saat sürdü. Katmandu Havalimanı’na indiğimizde, 15 günlük turist vizesi işlemlerini tamamladık. Bagajlarımızı aldıktan sonra biraz dinlendik ve otobüsle otelimize geçtik. Sonrasında, yoğun bir heyecanla Katmandu sokaklarına attık kendimizi. İkinci kez, bu çok renkli, kalabalık ama bir o kadar da sakin, mistik, mutlu, huzurlu; turistlere saygılı, güler yüzlü insanların yaşadığı ülkenin başkentindeydim.

Ertesi sabah erken saatlerde uyandık ve Lukla’ya uçuş için havalimanına gittik. İçimde bir endişe vardı: Ya Lukla pisti yine kapanırsa? Bir yıl önce, Everest Ana Kampı’na gitmek üzere Nepal’e gelmiş; ancak hava şartları nedeniyle bir hafta boyunca Lukla’ya uçuş yapamamıştık. Bu nedenle rehberimiz rotayı Everest yerine Pokhara’ya çevirdiğinde, önce çok üzülmüştüm ama sonra her anına şükrettiğim Annapurna Ana Kampı maceramı yaşamıştım. Neye niyet, neye kısmet… Yol seni nereye götürürse artık. Himalayalarda her yer cennet. Bu sefer de olmazsa Manaslu Ana Kampı yaparız diye düşündüm.

Neyse ki her şey yolunda gitti. Everest bu kez benim için müsaitmiş, beni bekliyormuş. Sorunsuz, rötarsız 16 kişilik, pervaneli minik bir uçağa bindik. İçim kıpır kıpırdı; uzun zamandır kendimi bu kadar mutlu ve heyecanlı hissetmemiştim. Himalaya manzaraları eşliğinde, yaklaşık 45 dakikalık eğlenceli bir uçuşla; dünyanın en riskli havalimanı olan, 2800 metre yükseklikteki Tenzing Hillary’ye sağ salim indik. Kısa bir çay molasının ardından, yaklaşık 3 saat süren yürüyüşle konaklayacağımız Phakding’e (2650 metre) ulaştık. Burada bizi karşılayan ve faaliyet boyunca bize destek olup eşlik edecek Şerpa dostlarımızla tanıştık.

Everest Ana Kamp Programı’nın 3. günündeyiz.
Phakding’den Namche Bazaar’a, gün boyu sürecek uzun bir yürüyüş bizi bekliyor. Sadece sırt çantalarımızı aldık, diğer malzemeler katırlara yüklendi. Sabah çok erken saatte, yük taşıyan hayvanların boynundaki çan sesleriyle uyandım. Hava açıktı, şansımıza yağmur yoktu. Yolumuz uzundu. Çam ormanları, devasa asma köprüler, inişli çıkışlı merdivenleri aşarak Namche Bazaar’a ulaştık (3445 metre). Günün en güzel sürprizi, uzaktan da olsa Everest’in silüetinin çok belirgin şekilde görünmesiydi. Tüm yorgunluğum o anda sona erdi.

4 Gün: Başımda hafif bir ağrı başladı. Ekipteki çoğu kişide mide bulantısı ve baş ağrısı vardı. Rehberimiz, yüksekliğe uyum sağlamak için bol bol su içmemizi önerdi. Bu günü dinlenmeye ayırdık. Öğleden sonra kendimi biraz daha iyi hissediyordum, arkadaşlarım da toparlanmıştı. Hep birlikte Khumjung (3890 m) kasabasına yürüyüş yaptık. Namche’nin Tibet pazarı ve renkli Budist manastırlarını gezdik. Kaldığımız pansiyon, taş bir binada yer alan, ahşap bölmelerle ayrılmış iki kişilik odalardan oluşuyordu. Yataklar ve nevresimler temizdi. Odalarımızda ısıtıcı yoktu. Akşamları uyku tulumlarımızın üzerine yorgan alarak uyuduk. İlk günler, soğuğa ve yüksekliğe alışkın olmadığımız için uyum sağlamaya çalışıyorduk.

5 Gün: Namche’den Deboche’ye yürüyüşe başladık. Khossi Nehri kıyısındaki Punki Tengar’da (3200 m) yemek molası verdik. Sonrasında uzun ve yamaçlı bir patika yol ile, manastırıyla ünlü Tengboche’ye ulaştık (3840 m). Kısa bir moladan sonra çam ormanları arasında yola devam ettik. Karşımızda tüm ihtişamıyla Ama Dablam duruyordu. Yanısıra 7000’lik ve 8000’lik dağlar bizleri hoş geldin dercesine selamlıyordu. Her yer buz ve kaya piramitleriyle çevrilmiş gibiydi. Yamaçlarda akbabalar uçuyordu, ara sıra dağ keçileriyle karşılaştık. Adeta büyülenmiştim. Sanki başka bir evrendeydim.

6 Gün: Yüksek irtifaya yavaş yavaş uyum sağlıyordum. Kendimi oldukça iyi hissediyordum. Ne yazık ki ekibimizden bir kişi, kendini kötü hissettiği için bir Şerpa eşliğinde geri dönmek zorunda kaldı. Everest’in nefes kesici manzarası eşliğinde yolumuza devam ettik. Bu kez hedefimiz: 4380 m’deki Dingboche.

7 Gün: Dingboche’de, yüksek irtifaya uyum sağlamak için bir gün dinlenme verdik. Kahvaltı sonrası Himalayaların muhteşem manzarası eşliğinde kahvelerimizi içtik. 5000 metrelik Namkartsan Tepesi’ne çıkarak, Ama Dablam’ın buzul göllerine doğru keyifli bir yürüyüş yaptık.

8 Gün: Sabah erken saatlerde Dingboche’den Lobuche’ye yürüyüşe başladık. İrtifa arttıkça hava soğuyor, oksijen azaldığı için adımlarımız giderek ağırlaşıyordu. Khumbu buzulunun kıyısından yürümeye devam ettik. Çevremizde muhteşem bir manzara vardı: Nuptse, Pumori, Lhotse… Himalayaların bu büyüleyici manzarası beni bir an Makalu Dağları ile çevreledi. Bu esnada şiddetli bir sesle irkildik. İleride, 7000’lik bir dağdan aşağıya doğru çığ düşüyordu. Oldukça ürkütücü bir görüntüydü. 4800 metredeki geçide ulaştığımızda, Everest şehitleri için yapılmış anıt mezarlarla karşılaştık. Çok etkileyiciydi. Hepsi için dua ettim. Mekanları cennet olsun.

9 Gün: İrtifa arttıkça tüm ekip yorgun ve bitkin düşmüştü. Everest Ana Kampı isteği ve heyecanı ile Gorak Shep’e doğru yola koyulduk. Gorak Shep, ana kampın son durağıydı (5190 m). Buzulların kıyısından ve üzerinden yürüyerek, 5300 metrede Everest’in eteklerine ulaştık. Bu, tüm ekip için büyük bir mutluluktu. Ama asıl kutlamayı Kalapatthar zirvesinde yapacaktık. Fotoğraflar çekildi, çok vakit kaybetmeden Gorak Shep’teki pansiyona döndük.

10 Gün: Kalapatthar Tırmanışı (5545 m). Gorak Shep’in dondurucu soğuğu iliklerimize işlemişti. Pansiyon çok soğuktu. İrtifa arttıkça, oksijen yetersizliğinden sobalar yanmıyor, ısınmak için başka bir alternatif kalmıyordu. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Dondurucu soğuk, mide bulantısı, baş ağrısı ve yorgunluk üst seviyedeydi. Ekibin çoğu benimle aynı durumdaydı. Ancak Everest’e bu kadar yaklaşmışken vazgeçmek olmazdı. Son kez yakından görmek ve veda etmek istiyordum. Tüm gücümü toparladım. Rehberimiz ve 5 kişiyle birlikte, gün doğmadan Kalapatthar tırmanışına başladık. Zirveye yaklaştıkça sarhoş gibiydik. Kah gülerek, kah ağlayarak sabahın ilk ışıklarında zirveye ulaştık. Mutluluktan uçuyordum adeta. Karşımda, dünyanın çatısı Everest bana tüm heybetiyle “merhaba” diyordu. Güneşin doğuşuyla parlayan çevredeki 8000’lik dağlar bize görsel bir şölen sunuyordu. O anlarda gözyaşlarımı tutamadım. Sürekli ağlıyordum. Bana bu güzellikleri nasip eden Allah’a şükrediyordum. Gerçek miydi? Düş mü? Yoksa başka bir evrende miydim… Belki de cennetteydim.

11 Gün: Unutamayacağım anılarla yavaş yavaş dönüş yolculuğuna başladık. Bu muhteşem organizasyonu planlayan değerli rehberimiz Tunç Fındık’a, bizleri hiç yalnız bırakmayan güler yüzlü, koca yürekli Şerpa dostlarımıza ve tırmanışın asıl kahramanları; yükümüzü hafifleten, her adımda yanımızda olan can yoldaşlarımız Yak’lara (Tibet sığırı) sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Ve… Bana bu güzellikleri yaşatan Allah’ıma minnettarım. Belki bir gün Everest zirvesinde beni ağırlayacak. Neden olmasın…

Serpil Çakıcı