Onlarca Avrupa turunun ardından kalbim ruhum hep farklı bir deneyim aradı. Uzakdoğu’nun mistik havası, sakinliği, ritüelleri, canlı renkleri ve binbir kokusuyla beni hep içine çekti ama nereden başlayacağımı hiç bilmiyordum, özellikle otantik ve sükunetin bir arada olduğu bir yer arayışındayken. İşte öyle bir zamanda sevgili arkadaşım ve yoga hocamın Nepal fotoğraflarını görünce “seneye bende seninle geliyorum” dedim ve macera böyle başladı.
İlk kez gittiğimde, Nepal benim için hayalden öte bir gerçeklikti. Uzak Doğu’nun mistik tapınakları, rahiplerin huzurlu ritüelleri ve bu toprakların derin ruhu… Hepsi, uzun yıllardır zihnimde canlanan, bir gün mutlaka görmek istediğim bir tablodan ibaretti. O büyülü atmosferi solumak, kutsal mekanlarda zamanın durduğunu hissetmek, tüm bu hisleri içimde yaşamak istiyordum. Hepsinide deneyimledim ancak bir şey eksik kalmıştı. İzlemekten, seyretmekten fazla fotoğraf çekememiştim ancak attığım her adım arşivlenmeyi hakedecek güzellikteydi.
İkinci kez Nepal’e gittiğimde bir amacım vardı. İlk ziyaretimde hissettiğim tüm büyüyü, anıların ve duyguların derinliğini fotoğraflarla ölümsüzleştirmek… Gördüğüm o eşsiz güzellikleri, tapınakların detaylarını, rahiplerin ince ruhlarını tekrar görmek, fotoğraflarla sabitlemek ve paylaşmak. Bu benim içimdeki keşif arzusunu daha da arttırdığı için bu sefer her bir dokuya, insana, renge dikkat ederek gezdim. Nepal’in kalbine doğru yaptığım bu ikinci yolculuk, ilkinin izlerini taşırken, her bir fotoğraf karesiyle ruhumun derinliklerine işleyen o mistik atmosferi tekrar yakalama fırsatı sundu.
1. Gün: Kathmandu – Basantapur Durbar Square
Nepal maceramız, Kathmandu’nun kalbi Basantapur Durbar Square ile başladı. Bu tarihi meydan, Nepal’in kültürel ve dini mirasını derinden hissedebileceğiniz bir yer. İlk adımımızı atar atmaz, Nepal’in geleneksel mimarisine hayran kaldık. Tapınaklar, saraylar ve heykeller, şehrin geçmişi hakkında çok şey söylüyordu. Durbar Square, adeta zamanın durduğu bir yer gibi; burada eski dönemlerin ihtişamını hissedebilirsiniz. Büyük Bhaktapur Tapınağı’nın detaylarına, zarif taş işçiliğine ve mimarisine göz attık. Ayrıca, kraliyet saraylarının etrafında dolaşırken, dönemin zenginlikleri hakkında daha çok bilgi edinme şansı bulduk.
Basantapur’da ayrıca kutsal bakireyi görmek de unutulmaz bir deneyimdi. Kutsal bakire, Hindu geleneğinde önemli bir figürdür ve yalnızca belirli bir yaşa, büluğ çağına gelene kadar belli bir soy ve aileden gelen, tam anlamıyla “tanrıça” olarak kabul edilen bir genç kızdır. Bu ritüelin yapıldığı yer, mistik bir atmosfer yaratıyordu.Yarım saatlik bir bekleyişten sonra heyecanla 3. kattaki balkondan “kutsal bakirenin” sadece yüzünü oda bir kaç dakika görmek cidden komik ve heyecan verici oldu.
Basantapur’dan sonra, birkaç saat boyunca meydanı keşfettik. Etraftaki cafe’leri mutlaka denemenizi öneririm, beklentinizin çok üstünde kaliteli kahveler sunuyorlar. Meydandaki çay dükkanıda uğramaya değer.
2. Gün: Bhaktapur – Orta Çağ’ın İzinde
Ertesi gün, Kathmandu’dan sadece kısa bir yolculukla ulaşabileceğiniz Bhaktapur’a yöneldik. Bu şehir, Nepal’in Orta Çağ’dan kalan en iyi korunmuş örneklerinden biri olarak bilinir. Her köşesi tarih ve kültürle dolu. Şehir, taş sokaklarıyla adeta zaman yolculuğuna çıkmanızı sağlıyor.
Bhaktapur, özellikle Durbar Square’iyle ünlüdür ve buradaki mimari gerçekten büyüleyicidir. Saraylar, tapınaklar ve kuleler arasında gezinirken, her yapının özel bir anlamı olduğunu hissediyorsunuz. Eski Nepal’in ruhunu derinlemesine hissettik, her bir yapının ve sokak köşesinin tarih koktuğu bir yerdi. Sanırım hepimiz yüzlerce fotoğraf çektik, her bir köşe, her bir yapı fotoğraf çekmek için harika manzaralar sunuyor. Aslan ve tanrı/tanrıça heykelleri gerçekten büyüleyiciydi. Burada geçirdiğimiz zaman, Nepal’in geçmişine dair olağanüstü bir bakış açısı sundu.
Şehre özgü olan çok sayıda tarihi yapı arasında kaybolmak, Nepal’in geçmişini derinden hissetmek için harika bir fırsat oldu.
Bu arada bu 2 gün bazılarımız harika ve uygun fiyatlı masajlardan bol bol yararlandık.
3. Gün: Çitwan’a Uçakla Yolculuk
Kathmandu’dan Çitwan’a uçakla geçtik ve yola devam ettik. Çitwan, Nepal’in vahşi yaşam merkezi olarak biliniyor. Çitwan’da sabahın çok erken saatinde sis altında, nehirde yaptığımız kano gezisi muhteşem bir deneyimdi. El yapımı geleneksel kanolar sanki tarih öncesinden kalma gibi. Kano nehirde süzülürken timsahlara dokunacak kadar yakın geçmek herhalde başka hiçbir yerde yaşayamayacağınız bir deneyim. Sonrasında bu timsahları üretim çiftliğinde görmek ayrıca şaşırtıcı. Her yaşa ait yüzlerce timsah bir arada ve evcil hayvan gibi büyütülüyorlar. Nehir turu ve ormanda yürüyüşten sonra turumuzu fil yetiştirme çiftliğinde bitirdik. Öğleden sonra raba ile safari bölgesine gittik ve burada Nepal’in doğa harikalarına tanıklık ettik. Çitwan’da egzotik hayvanları görmek, bambaşka bir deneyimdi, şanslıysanız gergedan gibi hayvanları görebiliyorsunuz ama her yerde olduğu gibi burada da nesli tükenmek üzere.
Nepal’in yaban hayatı ile tanışmak, seyahatin en heyecan verici anlarından biriydi.
4. Gün: Çitwan’dan Pokhara’ya Yolculuk
Çitwan’dan Pokhara’ya arabayla geçtik. Yol boyunca doğanın yeşil tonlarıyla büyülenmemek elde değildi. Pokhara, hem doğa hem de huzur dolu bir şehir. Fewa Gölü etrafında yürüyüş yaparken, Himalayaların bir parçası olan Annapurna Dağları’nın muazzam manzarasına hayran kaldık. Ayrıca gölde tekne turu yaparak bu doğal güzellikleri suyun üstünden izleme şansı bulduk.
Akşam her gün tekrarlanan Hindu gün batımı ritüelide bambaşka bir deneyimdi. Kutsal mantra müzikleriyle transa girmiş 3 Hindu rahibinin renkli danslarını izlemek çok şaşırtıcı bir deneyim.
Ertesi sabah gün doğumundan önce bir tepeye çıkıp yüzlerce turist ile birlikte güneşin Annapurna zirvelerinden doğuşunu izledik. Ve öğleden sonra şehirde bol bol alışveriş yaptık. Dağcılık ve spor malzemelerini burada çok uygun fiyatlarla bulabiliyorsunuz.
Pokhara’da geçirdiğimiz bu birkaç gün, gerçekten yenilenmemizi sağladı. Dağların huzur veren manzarası ve sakin atmosferi, gerçekten keşfetmeye değerdi.
5. Gün: Kathmandu – Pashupatinath Tapınağı ve Boudhanath Stupa
Kathmandu’ya geri dönüşten sonra Pashupatinath Tapınağı’na gittik. Burada, Bagmati Nehri’nin kenarında yapılan ölü yakma törenlerine tanıklık ettik. Tapınak, sadece bir dini yapıt değil, aynı zamanda Nepal’in en önemli manevi merkezlerinden biri. Hinduizm’in kutsal inançlarıyla sarılmış bu atmosferde, zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Pashupatinath, Nepal’in manevi tarihini hissetmek isteyenler için vazgeçilmez bir yer. Bu deneyim, hem fiziksel hem de manevi olarak derin izler bıraktı.
Sonraki durağımız Boudhanath Stupa oldu. Bu devasa stupa, dünyadaki en büyük ve en kutsal stupalardan biridir. Çevresinde dönen dua çarkları, meditasyon yapmaya elverişli bir ortam yaratıyordu. Burada geçirdiğimiz zaman, Nepal’in mistik havasını daha yakından solumamızı sağladı. Boudhanath, hem sakinliği hem de derin anlamlarıyla içsel bir yolculuğa davet eden bir mekan. Etrafında dönen onlarca Hindu ve Budist rahiplerin dinginliği sizide sükunete davet ediyor. Nepal’in ruhani atmosferini içimize çekmeye devam ettik. Nepal’in mistik havası, bu son anı özel kıldı.
6. Günümüzü eski şehirde son alışverişlere ayırdık.
Geleneksel işlenmiş çantalar, takılar, yün ve kaşmir şallar, ziller ve binlerce bakır eşya, ahşap oyme dekoratif objeler, tapınak ve tanrıçaların bibloları her biri bir sanat eseri ve çok uygun fiyatlı. İnsan seçmekte çok zorlanıyor.
Banu Koymen